OKUL ÖNCESİ EĞİTİM


Okul öncesi eğitim anne karnında başlar. Anne, daha o zamandan, bebeğini kucağına almadan, onunla konuşup sohbet ederek sosyal iletişimin temelini atar. Bebek, annesinin, henüz doğmadan, kendisiyle ilgilendiğini yakından hisseder.
Yeni doğmuş bir bebeğin, yaşayacağı ortamı kendisinin seçmesi gibi bir şansı yoktur. Bu ortamı ona ebeveyni sağlar. Bu ortam, çocuğun şahsiyetinin şekillenmesinde, muhakkak ki, çok önemlidir, ama tek başına yeterli midir acaba?
Her şeyden önce, çevreyi ve çevrenin ne kadar etkili olabileceğini dikkatlerinize sunmak istiyorum. Çevre denilen şey; ailesiyle, sokak hayatıyla, dış dünyasıyla asla ve asla şuurlu bir eğitici rolü üstlenemez. Elbette ki, çocukluk ve gençlik mevsiminde duyulan ve sonra hatıralaşan her renk, her ses ve her söz, her güzel şey, hiç ziyan olmadan şuuraltı ve zihinlerimize yerleşir. Ancak sonraları alıp işleyecek, işleyip geliştirecek usta ve mahir eller, yani öğretmenler ve okullar beklemeye başlar. Yoksa takdir edersiniz ki, alıp değerlendiremedikten sonra, bahçenizin birkaç metre altında define bulunuyor olmasının size sağlayacağı hiçbir fayda yoktur.
Eğer bu ilk çocukluk izlenimleri, duygu ve düşünceleri; okulla beslenemezse, en doğru hedeflere yönlendirilemezse silinip gitmez mi? Bütün bu güzel nüveler, üzerinde biten sayısız yabanî ot altında kaybolmaz mı?
İşte okulun, öncelikle de anaokulu ve ana sınıfının, önemi burada hemen kendini göstermektedir. İnsan kabiliyeti, hayat rüzgârının tesadüfî yönlendirmelerine bırakılamayacak kadar değerlidir. Bütün kabiliyetleri bir bir ortaya çıkarıp değerlendirmek ve insanlığın hizmetine vermek, ancak ve ancak bilinçli bir eğitimle mümkün olabilir. İnsan olmanın gereği de budur.
O halde okul- tabii ki anaokulu ve anasınıfı da- mutlak surette gereklidir. Okul, her çeşit ilim konusunda olduğu gibi dinî hayat, memleket-millet meseleleri ve dünya olayları karşısında çocukları ve gençleri en doğru, en gerçekçi şekilde eğitebilecek; onlara metotlu düşünüp, metotlu çalışma yollarını öğretecek biricik yerdir. Böyle bir eğitim anlayışı içinde; kalp ve kafa bütünlüğü sağlanarak yetiştirilecek çocuklar, yaşadıkları toplumu en ileri medeniyet ufuklarına taşıyacaklardır.
Tarih içinde büyük izler bırakmış medeniyetler, zirvede oldukları zamanlarda, okullarında –her yaş seviyesinde- en ileri eğitimi vermemişler midir? Roma İmparatorluğu, Endülüs Devleti, Osmanlı İmparatorluğu bunlardan birkaçıdır. Bu devletler, bu medeniyetler, okullarında en ileri, en üstün, en sağlıklı eğitimleri verdiklerinde zirvelere tırmanmışlar, bunu terk ettiklerinde ise tarih sahnesinden silinmişlerdir.



